ABD Başkanı Trump tehdit eder de..
ABD’nin Türkiye’deki temsilcisi Kemal Kılıçdaroğlu hiç durur mu?
O da tehdidini yapmış..
En kritik günlerdeyiz.
En tartışmalı günlerdeyiz.
Türkiye’nin milli menfaatleri için, herkesin küçük küçük ihtilafları bir kenara koyup, birlik olmaları gereken günlerdeyiz..
Ama bakın Kemal Kılıçdaroğlu..
Trump’ın tehdidinden 12 saat sonra..
Hangi tehditler karşımıza çıkıyor:
“AKP’li kardeşlerime seslenmek isterim, önümüzdeki hafta size Saray’ın Türkiye Cumhuriyeti’ni nasıl arpalık haline getirdiğini açıklayacağım. Kimlerin bir eli yağda, bir eli balda haftaya açıklayacağım.”
Seçim döneminde oluruz.
Seçime bir ay kalmış olur.
Seçim tartışmaları içinde, herkesin kendi tabanına ve rakip partinin adaylarına laf yetiştirdiği bir süreçte oluruz..
“Kemal Bey de, seçim atmosferi içinde, dikkat çekici bir açıklama yapmış. Bir hafta bekleyelim, açıklamanın içeriği ile ilgili değerlendirme yaparız..” deyip, geçerim..
Ama seçimden çıkalı, şunun şurasında 6 ay olmamış.
Diyeceğin her şeyi, iktidar partisine demişsin..
“Hırsız” demişsin.
“Katil” demişsin.
“Saray’daki bir bardağın fiyatı 1,500 TL” demişsin.
“Altın klozeti var” demişsin.
Demişsin ha demişsin..
Dediklerin hep palavra çıkmış..
Halk, sana değil, Tayyip Erdoğan’a inanmış, sana verdiği oyun 1 buçuk mislini Tayyip Erdoğan’a vermiş..
Dolayısı ile..
Eski palavraları tekrar etme yerine..
Şu an önümüzdeki ciddi sorun ile ilgili bir şeyler söylemen gerekmez mi?
Tam da PKK’nın uzantısını, sınırımızdan ötelere sürükleme imkanımız doğan bir dönemde..
Nereden çıktı, “Türkiye Cumhuriyeti’nin arpalık haline getirildiği” iddiası?
6 ay önceki seçimlerde diyebileceğin her şeyi söyledin..
O tarihte olmayan bir iddia ile mi, karşımıza geleceksin, yepyeni bir “arpalık” uygulaması ile mi karşımıza geçeceksin ki, böyle bir süreçte, siyasi iktidarı, yolsuzluk açıklaması yapacağın tehdidi ile korkutmaya çalışıyorsun?
Siz anladınız onu..
Trump ABD’den tehdit ediyor..
Emperyalizmin uşağı konumundaki Kemal de, “Bize ne görev düşerse, yaparız” diyerek, Ankara’dan tehdidini yapıyor..
Sonra da..
Trump’ın tehdidini kastederek..
“Bu memleket sıradan bir memleket değildir. Eğer tehdit ediliyorsan tepkini göstereceksin” diyor..
Sanki Tayyip Erdoğan’ın, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan, tehdide karşılık verme noktasında alacağı bir ders varmış gibi..
Tayyip Erdoğan bir kükrese..
“Eyyy Amerika” diye söze başlasa..
İlk karşı çıkan kim olur?
ABD’nin buradaki uzantısı Kemal Kılıçdaroğlu olur..
Ama..
Böyle ucuz söylemlerle, suret-i haktan görünmeye çalışıyor..
Kimi aldatacak ise..
Tam da bu noktada..
“Arpalık” mavalını da yeterli görmemiş olmalı ki, Kemal Bey..
Bir de ekleme yapmış..
“7 soru” diye söze başlamış..
Sıralamış sorularını..
“Suriye’deki teröristlere Türkiye üzerinden silah gönderenler kimlerdi? Meşru olmayan bu yolu sana kimler önerdi? Bu gayrimeşru yolu sana önerenler hâlâ senin yanındalar mı?”
Bu soruyu daha önce kim sordu?
Pensilvanya’daki zattan emir alan FETÖ’cü jandarma subayları, FETÖ’cü savcılar, FETÖ’cü hakimler değil mi?
Şimdi, nereden icap etti de, Kemal Bey, aynı mavalı tekrar Türkiye’nin gündemine getiriyor?
Önümüzdeki günlerde başlayacak olan operasyon sonrasında, PKK zor durumda kalacağı, hatta bitme noktasına geleceği için mi?
Kemal Bey’in atağı, son dakikada, PKK’ya “hayat öpücüğü” vermek için mi?
Veya şöyle soralım..
“Siz kendi ülkenizin Cumhurbaşkanı’na bu soruyu soruyorsunuz. O size, ‘Türkmenlere ilaç yardımı yolladık. Yine yollarız’ diye cevap veriyor.. Ve o olay da 6 sene önce olmuş, bitmiş bir olay.. Ama TIR’lar dolusu silahları, ordaki teröristlere veren ABD, yaptığını inkar etmiyor.. Kendisine yönelik bir güvenlik tehdidi yok iken.. ABD vatandaşlarının akrabalarının, aynı ırktan insanların bulunduğu bir topluluğa yardım ettiği savunmasını yapmıyor. Silah yolladığını inkar etmiyor.. Böyle bir fotoğraf karşısında, Trump’a sorar mısın: ‘Meşru olmayan bu yolu sana kimler önerdi?’ diye.”
Öyle ya..
Türkiye’ye soruyorsan..
Ki Türkiye’nin o iddia edilen şeyi yapıp yapmadığı şüpheli..
Şüpheli olduğu halde soruyorsan..
ABD’ye de sorsana..
“Nerden alıyorsun bu yetkiyi” desene..
Diyemiyorsan, ben de sana, “ABD kuklası Kemal” derim..
Hatta..
AK Parti iktidarını aynı iftira ile zora düşürmek isteyenlerin, FETÖ’cü emniyet mensupları, FETÖ’cü yargı mensupları olmasından hareketle, “FETÖ kuklası Kemal” derim..
Kızmaca, darılmaca yok..
Ben “Kızmaca, darılmaca yok” diyorum ama..
Lafın gelişi..
Böyle bir Kemal’a
Nasıl kızmayalım..
7 sorusundan birisi de şu:
“Astana sürecinde ‘İdlib’deki teröristlerin elinden ağır silahları alacağız’ sözünü verdin. Bu sözünü yerine dahi getirememişken şimdi Fırat’ın doğusundaki tutuklu IŞİD teröristlerini ABD’den devralmaya kalkıyorsun. Biz teröristlerin bekçisi miyiz? Bu tablo Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yakışıyor mu?”
PKK’ya bir hayat öpücüğü daha veren Kemal’e soralım..
Sınırımızın dibindeki 30 kilometrelik mesafeye girişimizi bile, sen bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak itirazla karşılıyorsun da..
Taa kilometrelerce aşağıdaki İdlib’e gidip, ağır silahları teröristlerin elinden almayı nasıl isteyebiliyorsun?
Türkiye söz vermiştir, vermemiştir..
Bırak da onu, elin Rus’u düşünsün..
İran düşünsün..
Türkiye’nin anamuhalefet partisi genel başkanı, Rus ağzı ile konuşur mu?
İran ağzı ile konuşur mu?
Dahası..
O ağır silahları, herhalde teröristler imal etmedi..
Kim verdi, o ağır silahları, o teröristlerin eline?
ABD mi, Rusya mı, İran mı?
Onlar ağır silahları verecekler..
Biz de toplama memurluğu mu yapacağız?
Evet, İdlib’de sivillerin ölmemesi için, böyle bir silah toplama işinde, “Üzerimize düşenleri yapmaya çalışırız” demiş olabiliriz.
Ama böyle bir açıklama, Kemal’e böyle bir sıkıştırma yapma imkanını verir mi?
Verirse sormamız gerekmez mi, “Sen kimin adına konuşuyorsun?”
Ve en önemlisi.
İdlib’de ağır silahı olanları terörist kabul ediyorsun da..
DAEŞ’i terörist kabul ediyorsun da..
Sınırımızın dibinde ağır silahlar edinen PYD’ye niye, bir defacık olsun, “Terörist” sıfatı yüklemiyorsun?
Yoksa, zaten bütün derdin, PYD’yi, PKK’yı korumak da, diğer söylediklerinin hepsi, bunun kamuflajı mı?